29 Aralık 2014

Yine yeni yeniden

2014'ü uğurlarken kısa bir merhaba demek istedim.Hayatımda ani değişiklikler oldu.Oğlum yuvaya başladığının ertesi günü ben işe başladım.3 senedir her anı birlikte geçen bizim için bu süreç biraz sancılı oldu.Haftanın 6 günü çalışmak ve bir güne herşeyi sığdırmaya çalışmak dahada zorladı beni...peki nasıl mıyım nasıl olduğumu düşünemeyecek kadar yorgunum.Bundandır blog dan uzak kalışım. Güle güle eski yıl!yeni yıl merhaba!hepimize güzelliklerinle gel!

12 Mart 2014

O kara gözleri hiç unutmayalım!



Dünden beri hayat aynı rutininde devam ediyor gibi gözükse de aklımda yüreğimde Berkin'de...Söylenecek çok şey var da bekliyorum bakalım asıl konuşması gerekenler ne söyleyecek yapılması gerekenler yapılacak mı? Ben evimde oturup yaşananları izlerken kahroluyorum utanıyorum.Nasıl bir ülke olduk biz!

Sen gittiğin yerde huzur içinde uyu Berkin!

01 Mart 2014

3 yaşında delikanlı bir oğlumuz var artık!




25 Şubat Salı günü çoooook güzel bir parti ile oğlumun 3.yaşını kutladık.İlk iki senenin aksine kalabalıktık bu sefer.Oğlumun deyişi ile herkesler gelmişti.

Parti Atilla'nın en sevdiği şarkı nane limon eşliğinde dans ederek başladı.Kuzum aslında çok yorgundu çünkü doğum günü öncesinde ağır bir grip geçirdi.Ama herşeye rağmen oynadı güldü eğlendi.Çok mutluydu.

Çok önceden hazırlıklara başlamıştım.Parti süsleri,doğum günü mönüsü,kıyafeti her şey tam istediğimiz gibiydi.Doğum günü pastasını ise oğlumun istediği şekilde yaptırdık.En sevdiği çizgi film karakterleri olan Max& Ruby'nin olduğu çikolatalı bir pastaydı.



Pastayı görünce gözyaşlarımı tutamadım.Ailemiz nerdeymiş Duygu'yu ağlatan pasta diye bana takıldılar ama sanırım hastalıktan dolayı zor geçen bir kaç günün boşalmasıydı o ağlama.Elinde kağıt kalemiyle oğlumuzun karşına oturup kurmayı başardığı birkaç cümle ile Ati'nin tam istediği gibi bir pasta yaptığı  sadece görüntüsü değil tadı ile de bizi mest ettiği bu  pasta için Bilge Şahin pasta dükkanına çok teşekkür ediyorum.

Şimdi bana gelirsek...Çok şükür bu günleride gördüm diyorum.Büyüdü artık karşılıklı oturup konuşuyoruz sorular soruyor kendi anıları var onları anlatıyor bazende bana anlat anne anlat diyor..İlk aylar çok zordu herhalde uyuyor muydu? gazı var mıydı? çok ağlar mıydı? 2 yaş hırçınlığı var mıydı ? hatırlamıyorum desem.Tabii ki hatırlıyorum.Ama bize yaşattığı o kadar büyük bir mutluluklar var ki.Tüm zorlukları unutturuyor.Geride tek hatırlanan mis bebek kokusu minicik elleri ve ayakları,ilk gülüşü ilk adımları ve ilk kelimeleri oluyor.

Öncelik şimdi kendim için bişeyler yapmak.3 koca yılı doyamaya doyamaya da olsa oğlumla geçirdim.Artık onunda yaşıtları ile vakit geçirme zamanı geldi.Geçen haftalarda bir kreş ile görüştüm.Benim için iş imkanları ufukta gözükür gibi oldu.Bakalım hepimiz için hayırlısı ne ise o olsun.

Umarım aylar sonra buluşmayız seninle  blog.Günlük yazmada ne kadar istikrarlı olsamda kağıt kalem kadar iyi olmadı aramız klavye ile.Ama genede yazmaya devam....




03 Aralık 2013

Aşk masalı ama en gerçeğinden!



12 yaşındayım ortaokuldayız.Arka sıramda esprileri ile beni çok güldüren zeytin gözlü biri var.Bir şeyler var aramızda ama adını koyamıyorum.Gözlerine baktıkça yüzüm kızarıyor.Bana prenses pastası alıyor bir gün utanıyorum yiyemiyorum.Benden hoşlanıyor galiba bende ondan ama yaşayamıyoruz bir şeyler yarım kalıyor hatta onu üzüyorum galiba.Ama o zamanlar tuttuğum günlüğe şöyle yazıyorum''Allahım ileride evleneceğim erkek bu olsun''

Sonra tayinimiz çıkıyor oradan ayrılıyoruz.Ortak bir arkadaşımız aracılığıyla ondan bazen haberler alıyorum.19 yaşındayım.Birgün o zeytin gözlü,ortak arkadaşımızın cüzdanında resmimi görüyor.Beni soruyor.Arkadaşımızda telefon numaramı veriyor.Bilmediğim bir numara beni arıyor açıyorum.Sanki daha dün ayrılmışız gibi konuşuyoruz.Üniversite sınavlarına hazırlanıyorum o sırada.Sınav sonuçları belli oluyor.Onun okuduğu şehirde bir bölüm kazandığımın haberini alınca seviniyoruz.Gelince görüşelim diyor.

Yaz tatili boyunca sürekli mesajlaşıyoruz.Her mesajda kalbim dahada hızlı atıyor.

Okullar açılıyor.Okulun açıldığı ilk hafta sonu buluşuyoruz.Yıllar önce adını koyamadığımız o şeyin adını koyuyoruz.''Sevgiliyiz'' artık.Dolu dolu bir 6 sene geçiriyoruz.Üniversite de okurken nişanlanıyor okul bitince de evleniyoruz.Zeytin gözlü arkadaşım sevgilim hayat arkadaşım herşeyim ve çocuğumun babası oluyor.

Birlikte çok şey yaşadık.Acı, tatlı, komik,neşeli,maceralı...Biz birlikte büyüdük.Çok güzel sevdik çok güzel kavgalarda ettik. Hayatı birlikte yaşadık yaşıyoruz.

Bugün evliliğimizde 8.yılı geride bıraktık.Daha yaşayacak upuzun bir hayat bizimle.Hayallerimiz var,büyüteceğimiz bir oğlumuz var.Her şeyden daha önemlisi kocaman sevgimiz var.

Seni çoooo.......k seviyorum canım hayat ortim benim! 

11 Kasım 2013

Anniii senin blogun mu vardı?


Burası nasıl bir yer böyle! Hiç geldiğim yere benzemiyor. Uçaktan indikten sonra annemle boş bir eve gittik. Annem çok mutluydu.Hiçbir eşyam yoktu ama annem ''Ati burası yeni odan'' dedi. Sonra alışveriş için bir yere gittik bu oyuncağa bindim. Güzeldi ama tedirgindim. Beni neler bekliyordu acaba burada.

Birkaç gün sonra kamyonla eşyalarımız geldi sonrada babama kavuştum. Yeni evimiz demek burasıydı. Hayat çok güzel başladı. Her akşam yürüyüşe çıkıyorduk. Hafta sonları ya Kuğulu parka yada Eymir gölüne gidiyorduk.
 
 
 
Biz Ankara'daki parklarda gezerken İstanbul'da ki bir başka parkta ağaçlar kesiliyordu. Çok üzgündüm. Minik bir çapulcu olarak desteğimi tabii ki esirgemedim.



 
Bu arada bende yavaş yavaş büyüyordum. Nihayet anni dedim şimdi dakikada bir milyon defa anne diyorum ve galiba annemi bazen çıldırtıyorum. Anne dedikten sonra nihayet dilim çözüldü. Bir iki kelime derken başladım konuşmaya.Tamam artık bu çocuk derdini anlatıyor dedi annem ve bir gün altımdaki bezi çıkardı.

Ama ne ben ne de annem çok zorlu bir sürece girdiğimizi bilmiyorduk. Ben salonun ortasına çiş yapıyordum annem ağlıyordu sonra bir gün tuvalete oturup yaptım hem çişimi hem kakamı gene ağladı annem. Sevinç gözyaşlarıymış öyle dedi babam.1 ayda kaptım tuvalet işini. Kendi başarısı sanıyor ama sıcaklarda hiç çekilmiyordu bezi atmak iyi oldu dedim kabullendim bu tuvalet işini. 

Bizimkiler yerinde duramıyordu. Bir hafta sonu tatil provası yaptık Gölbaşında bir otelin havuzuna gittik. Çok eğlendim.


 
Sonra gerçek tatilimiz başladı. Kemer'e gittik. Denize girmektense annemle kumların üzerinde oynamaktan çok daha keyif aldım.Annemse benden fırsat buldukça kaçıp denize atıyordu kendini bense anniiii diye bağırmaktan vazgeçmiyordum. Ben gene çok eğlendim onlarda ben eğlendiğim için çok mutlulardı.





Tatil dönüşü babam işe bense yeni evimizde annemle yeni hayatımıza başladık. Her sabah annemle dışarı çıkıyoruz. Alışverişe gidiyoruz, parka gidiyoruz hayat burada daha hareketli geçiyor.




Ama ben yorulmak bilmiyorum. Gün hala benim çok erkenden başlıyor. Anniii güneş doğdu kalk diye sabahın 6'sında uyanıyorum. Annem sanırım bu durumdan pek memnun değil ama ne yapayım güneş doğmuş yapacak çok şey var ne uyuyayım.

En son beni Atatürk'e götürdüler. Çok güzeldi. Elimde bayrak Atatüüüyk! diye bağırdım.

 
Bu kadar gezip tozma içinde gittiğim en güzel yerdi.Asker yürüşü bile yaptım rap..rap....

İşte Ankara'da günlerimiz böyle başladı. Ben artık iki uçuk yaşında bir delikanlıyım ve bakın blog bile yazıyorum. Annem mi nerede? Babama sorarsanız ''artık kendi bilgisayarın bile var kendin için bir şeyler yap bak kaç ay oldu blog bile yazmıyorsun'' diyor. Annemse '' çok yorgunum bu çocuk niye bu kadar erken kalkıyor hiçbir şeye yetişemiyorum'' diye sızlanıyor. O yüzden bu tartışmaya bir son vermek istedim ve ben geçtim bilgisayarın başına. Annem de aslında kendini ve kendi ile vakit geçirmeyi çok özledi. Umarım en kısa zamanda yazar bir şeyler. Şimdi gitmem lazım. Anniiiiiii.....!