16 Mayıs 2012

Ati,Orti ve ben Gürcistan yollarında...

Bu defa arayı çok uzatmadan yazmak istedim tabii bunda oğlumun bir kaç gündür güzel uyumasınında payı var.( aman dilimi ısırayım)
Evet nerde kalmıştık diye başlayayım en son rotamızı Gürcistan'a çevireceğimizi söylemiştim.Gürcistan-Ahıska'ya gittik.
Batum'a Haziran sonu gitmeyi ve birkaç gün kalmayı planlıyoruz.Giderken hava biraz kötüydü Ilgar dağı geçidinde dolu bile yağdı.
Ati sağolsun gene yolda uyuyarak yolculuğu daha da zorlaştırmadı.
Gümrükten geçiş yarım saat sürdü.Küçük bey'in fotoğraflı kimliği gösterilip geçiş kartı alındı.Tabii Ati nereye nasıl gittiğimizin farkında değil.O sırada yavru köpeği uzaktan hiiiii diye sevip geçen tırlara buuuuvvv yapmakla meşguldü.
Gürcistan sınırını geçince Ahıska'ya gelmeden Vale şehrinden geçiyorsunuz.Ortimle dönüşte burada durup gezelim diye planlamıştık ama güvenlik nedeniyle durmamamız gerektiğini Ahıska'da tesadüfen tanıştığımız yetkili bir Türk'ten öğrenince vazgeçtik.Aslında fotoğraflanması gereken çok güzel binalar vardı.Hele benim gibi 2.Dünya savaşı filmlerine ve kitaplarına meraklı birisi için büyülü bir yerdi.Artık dönüş yolunda cama iyice yapışıp hafızama resmettim oraları.
Ahıska'ya vardık arabamızı park ettik.Dolaşmaya başlamadan yemek yiyelim dedik ama ben pek birşey yiyemedim.Zaten tek kelime Türkçe hadi onu geçtim İngilizce de bilmedikleri için anlaşmak çok zor.(İşin doğrusu bizle çokta anlaşmak istedikleri yok)Zar zor yemeğimizi sipariş ettik.Ortime bir çeşit köfte geldi
bende Gürcü mantısı ''khinkali'' bizde Hıngel diye bilinen yemeği istedim
ama zannedersem içine koydukları taze kişniş nedeniyle yiyemedim.Değişik bir aroması vardı.Günü sadece üzümlü Rus çikolatası ile geçirdim o nefisti.
Sonra pusetine ısrarla oturmayı istemeyen, kol kası yapmama neden olan oğlumla ve ortimle gezmeye başladık sokakları.
Öncelikle şunu belirtmem lazım bu kadar birbirimize yakın yani sınır komşusu olmamıza rağmen çok soğuklar hatta gelmesek daha da memnun olacak gibiler.Biz yürürken karşından gelen bir genç bir kadın yüzümüze baka baka 3 kere istavroz çıkardı.Markette alışveriş yaparken sanki yokmuşsun gibi davranıyorlar.Bilmem belkide ben Kapalıçarşıdaki canııııım esnafı arıyorum oradakilerde buradakileri beğenmiyor olabilir.Ama sonuçta öyle yada böyle gezdik alışveriş yaptık Ahıska'yı gördük mü gördük ve büyük bir hevesle dönüş yoluna geçtik.
Umarım Batum gezimiz daha olumlu bir havada geçer.
Bu hafta ise Kars-Ani harabelerindeydik ve tek kelime ile müthişti.Ama o bir başka yazı konusu.Düşünüyorumda acaba blogumun adını ''duyguyla geziyoruz'' yapsam mı?Yok çok heveslenmeyeyim ben karakış gelince evimizin odalarını gezmeye başlarız yine Ati'm ve ortimle.

04 Mayıs 2012

Leyleği havada gördük

Çooooktan geldik Ankara’dan. Tadı damağımızda evimize döndük. Ankara’da günler çok güzel geçti.Planladığımız her şeyi yaptık.Ati ilk 2 gün biraz yabancılık çekse de sonra alışıp yaramazlıklara anneannenin evinde de başladı.Daha minicikken pusetle gezdiği yerleri minik adımları ile gezmesini izlemek o meraklı bakışlarına şahit olmak çok keyifliydi.

Dönünce ne görelim bizi lapa lapa yağan karla Ankara’ya uğurlayan memlekete bahar gelmiş.Tabii ayağımızın tozuyla hafta sonu gezmelerine başladık.Önce Hopa’ya gittik.Hopa’dan çok yol güzergahımızdaki manzaralar müthişti.

Manzara gerçek mi yoksa resim mi ayırt edemiyorsun.Hopa’da deniz havasını çok şükür soluduk.Oğluşu sahilde gezdirdik.

Tabii mis gibi Karadeniz pidelerini mideye indirdik.Aynı doğa güzelliğinin gün batımını yaşayarak döndük.


Ertesi gün Gürcistan sınırında bulunan göç kuşlarının uğrak yeri Aktaş gölüne gittik.Orayı fotoğraflayamadık ama Ortimin üstün çabaları sayesinde Urartular zamanından kalma Şeytan Kalesinin fotoğrafını çekebildik.


Sonra Çıldır gölüne doğru yol aldık.Daha bir kaç ay önce üzerinde faytonla gezdiğimiz göl yarısı erimiş yarısı hala donuk haliyle karşıladı bizi.

Arabadan inmeden gölün etrafını dolaştık.Ati sağolsun hep uyudu.Zaten araba demek bizim çocuk için uyku demek yoksa böyle rahat gezebilir miydik bilmiyorum.

Geçen hafta ise Gürcistan sınırındaki Posof ilçesine gitmeye karar verdik.Posof şimdiye kadar gittiğimiz yerler içinde en güzel olanıydı.

Oldukça küçük bir ilçe ama yeşili, havası, doğal ürünleri çok güzel.Hava biraz yağmurlu olduğu için yeşilin tadını doyasıya çıkaramadık ama oğlumuzu çimenle tanıştırdık.

Aslında ortimin bir sürprizi varmış o gün Gürcirstan’a götürecekmiş bizi.Sınır kapısına geldik ama giremedik.Sebep?Atilla yüzünden bize izin vermediler.Çünkü yaşı kaç olursa olsun fotoğraflı nüfus cüzdanı gerekliymiş küçük bey için.Bu hafta yeni nüfus cüzdanını çıkardık.Çok sevimli bir nüfus cüzdanı oldu. Bu da demek oluyor ki yarın Gürcistan’a gidiyoruz.

Gezelim görelim tadında bir yazı oldu, baharı gördük vurduk kendimizi yollara burada günler başka nasıl geçerki dağ bayır, çayır çimen demeden gezeceğiz.Atilla daha tam keyfine varamıyor bu gezilerin eve dönünce sevinç çığlıkları atıp oyuncaklarına saldırıyor ama hele biraz büyüsün iyi bir yol arkadaşı olacağına eminiz.