22 Mayıs 2010

Ordan burdan...


İlkbahar geldi gelecek derken bitti de, yaz mevsimini göremeden sonbahara geçtik herhalde. Kaloriferler bile yanmaya başladı gene.Battaniye altında oturuyorum, ortimde geçen akşam salep istedi. Kış havasına girdik ama balkonumdaki çiçeklerim ve ben daha güneş görmek istiyorduk. Tatil hayalleri, daha doğrusu Datça hayalleri kurarken bu havada neyin nesi? Ruhuma soktuğu kasvette cabası. Daha tam bitmedi sıkıntılar ama evren(!) duydu azıcık sesimi de perşembe sabahı erkenden KPSS başvurusunu yaptım. Hadi bakalım hayırlısı. Yok ama Eylül ayı bir gelsin başlayacağım iş başvurularına yeniden.Evde oturup bu seferde atamaları bekleyemem. Patladım artık.Evet çocuk planları da var ama valla onu da bekleyemeyeceğim. Ufaklık ne zaman istiyorsa gelsin ben hazırım ama iş başvuruları da devam etmeli. Her sabah ortimi işe uğurlarken camdan gördüğüm manzara beni kahrediyor artık. İşe koşturan insanlar....Dönüp şöyle eve bakıyorum gene kaldık diyorum senle başbaşa.Sil,süpür,yemek yap...nereye kadar? Evet yemek yapmayı evle uğraşmayı seviyorum ama çalışırkende zaten yapabiliyordum bunları.Belki çok yoruluyordum ama cuma akşamlarının mutluluğu pek güzeldi. Şu anda beni tek iyi yapan şey ders çalışmak.Bunu söylediğime şaşırıyorum evet ama öyle, ders çalışırken iyiyim çünkü bir amacım var diye hissediyorum. Off bilmiyorum ne olacak.Ya da ne olacaksa bir an önce olsun. Sabır küpüyümdür aslında ama artık olsun bir şeyler.İş mi? bebek mi? İş ve bebek mi? Göreceğiz bakalım...

18 Mayıs 2010

Evren duy sesimi!


Ne bir şeyler yazmak geldi içimden ne de internete girmek...Günler biraz can sıkıcı ve koşturmaca ile geçti.Hala da ufak tefek şeyler var ama olumlu düşünmeye çalışıyorum.Şu anda okuduğum Aykut Oğut'un ''EVRENDEN TORPİLİM VAR'' kitabı da öyle söylüyor.Evrene iyi, güzel, olumlu düşünceler göndermeliymişiz.Ne istersek evren bize onu verirmiş.Aslında bu tarz kitapları pek okumam.Ama akıcı ve anlaşılır bir dili var.Bakalım kitap bittiğinde göreceğim gerçekten olumlu pozitif olmak bizim elimizde mi?


Bu can sıkıntısına bir de KPSS başvurusu yapamamak eklendi. Başvurunun bitmesine 3 gün kaldı ama bankaya paraya yatıramıyorum çünkü sistem günlerdir kapalı. Sınav eziyeti yetmiyormuş gibi bir de başvuru eziyeti başladı. Sınava da az kaldı o da ayrı bir sıkıntı tabii. Pek keyfim yok yani bu aralar. Küçük şeylerle mutlu olmaya çalışıyorum. Geçen gün yazlıkları çıkardım ve evlenmeden önce giyebildiğim şortlarımın içine tekrar girdiğimi görünce pek bir sevindim.Diyet işe yarıyor yani. Eee..yaramasın mı her gün ot ye sabah akşam yürü metobolizma kayıtsız kalamadı tabii bu duruma. Balkonuma da bahar geldi. Petunyalar kadifeler, mineler diktim.Bugünde domates ve biber alacağız. Kayınvalidem çiçeklerle konuşacaksın der hep, bense pek inanmam ve konuşmazdım .Ama öyle bunalmışım ki demek, bu sabah çicekleri sularken kendimi onlarla konuşur buldum. İyi geldi valla,herhalde onlara da iyi gelmiştir. Yarın da bu senenin ilk pikniğine çıkarak açılışı yapıyoruz.Hem midemiz hem ruhumuz bayram etsin bakalım. Şimdilik bu kadar...Umarım içimdeki bulutlar dağılırda bir an önce, bana da bahar gelir. İSTİYORUM EVRENDEN!


09 Mayıs 2010

Her gün anneler günü...!

Seneye inşallah bir anne adayı ya da anne olarak girmek umuduyla bir anneler günü daha geçti...Tüm annelerin, anne adayların ve yeni anne olmuş Şekerpembe'nin anneler günü kutlu olsun! Klasik olacak ama sadece bir güne sığdırmaktan hoşlanmıyorum böyle özel günleri.Ama bugün gittik tabii annelerimize.Bizde ne mutlu ki anne çok. Anneanneme gittik önce, oradan kayınvalideme oradan da anneme. Kayınvalidemlere giderken hediyemiz yanında yapraklarımızda vardı. Salamura yaprak yaptık hep birlikte,bende öğrenmiş oldum.Bugünün en keyif aldığım bölümüydü.


Çocukluğunda bağlarda bahçelerde nasıl kışa hazırlık yaptıklarını anlattı, bir ara kayınpederimde katıldı yaprak işine. Sohbetle vakit nasıl geçti o yapraklar nasıl bitti anlamadım. Şimdi her şey hazır bulunuyor ama ben seviyorum her şeyi kendim yapmayı. Reçelinden konservesine hatta kayısı kurutmaya kadar...Kayınvalidemde öğretiyor sağolsun.

Oradan anneme geçtik. Çocukluğumdan beri her anneler gününde ona söylediğim şarkı ile kutladım anneler gününü.Şımardım yani biraz.

Ankara'nın kötü ve kasvetli havasına inat güzel bir gündü.Umarım seneye daha güzel olur bir minik can da benimle olur.


04 Mayıs 2010

Gördük hanyayı Konya'yı

Ortimle yemek yemeyi severiz demiştim ya.Sadece yemek yemeyi değil yerinde yemek yemeyi severiz. Zamanında günü birlik Afyon'a ekmek kadayıfı yemeye gitmişliğimiz bile vardır. Bu hafta sonuda diyete bir dur dedik ve tuttuk Konya'nın yolunu. Öğle saati vardığımız Konya'da arabayı park ettiğimiz gibi yemek yemeye gittik. 1833 yıllık Giritlilerden kalma eski bir köşkte(pimapenli gerçi şimdi camları!) çok güzel Konya yemekleri sunuyorlar.

Aslında daha çok çeşit yerdik ama diyetten kaçamak yapmanın suçluluğu ile ancak bunların tadına bakabildik. Hepsi de çok lezzetliydi.Özellikle ilk defa içtiğim bamya çorbası şaşırtıcı derecede güzeldi.

Sonra Mevlana Türbesi'ne gittik. Kaç senedir 3 saatlik mesafede olmamıza rağmen daha yeni görüyordum orayı ben, ama Çinli turist kafilesi oradaydı. İçeri girince ister istemez ürperiyor insan.Özellikle müze kısmında sergilenenler çok güzeldi. Fotoğraf çekmek yasak olduğundan ne yazık ki paylaşamıyorum.Gidip görmek lazım demek ki.


Konya, Ankara gibi yokuş değil tabii her yer dümdüz.Biz deliler gibi dolaşırken farketmemişiz ne kadar yürüdüğümüzü.Bir yandan da kendimizi avutuyorduk eh yedik ama çokta yürüdük diye. Yorgun ama keyifli bir kısa seyahatimizde böyle geçti. Bilmem artık önümüzdeki haftalarda nereye gideriz.Havalarda düzeldi kimse tutamaz bizi diyet bile!