28 Ekim 2010

Kaçıyoruz buralardan.

Yarın sabah düşüyoruz yollara.İstikamet Kastamonu-İnebolu ve Abana.
Bu kısa tatili ne yapıp edip değerlendirmeliydik çünkü ortim nöbetçi değil ve bizim keyfimiz yerinde eee daha ne duralım bu içimizi karartan Ankara'da.Tamam haksızlık etmeyeyim bu şehre.Sonbahar ve kış en güzel Ankara'da yaşanır ama biz yıllar içinde tükettik artık burayı.Keşke çevrede daha çok gezecek yer olsada daha çok kaçabilsek buradan.


Gidiyoruz ama nerede kalacağımızı bilmiyoruz.Önce bir otel ayarlayalım dedik ama sonra plan yapmayalım buluruz elbet kalacak bir yer diye düşündük.Kastamonu'da bir öğlen yemeği molası verdikten sonra (malum yerinde yöresel tatlara bakmak en büyük keyfimiz)İnebolu'ya devam edeceğiz herhalde geceyi orada geçiririz.Abana'ya da gezmeye gideriz.Bimiyorum işte yol bizi nereye götürürse.


Miniğimizde bizle yeni yerler yeni tatlar keşfedecek gene.Alışsın canım oğlum bu gezmelere zaten.İleride inşallah üçümüz gideceğiz uzaklara.

23 Ekim 2010

Anne! Baba! Ben iyiyim demiştim size!

Kaç günün stresini atlattık çok şükür güzel haberlerle.Muayenehaneye gittiğimizde doktorumuzda endişemizin farkındaydı.Bize buradan ayrılırken sağlıklı bir çocuğumuz var diyerek sıkıntıları arkanızda bırakarak ayrılacaksınız dedi.Dediği gibi de oldu.İçimizi çok rahatlattı.Her şey çok iyi geçti.

Belki 20 dakika miniğimizi izledik ultrasonda.Tekmesini hissetmemle ekranda görmem bir oldu.Çok güzel bir duyguydu.Kuzguna yavrusu güzel gelirmiş derler ya çok tatlıydı oğlumuz.

Mucizeyi izlemek bizi bir kez daha mest etti.Bir kere daha şükrettim.
Sanki daha içimde yazacak bir sürü şey var gibi geliyor ama duygularımı ilk defa yazıya dökmekte zorlanıyorum.Şu anda ne hissettiğimi sanırım en iyi ortim aanlıyor.Oğlumda minik tekmeleri ile ben iyiyim diye eşlik ediyor bana bu satırları yazarken...

19 Ekim 2010

Gitmesem olmaz mı?

Dün 1 günlük pastırma sıcağı fırsatını kaçırmadan çıktım dışarı.Normalde 2 saatte yapacağım işleri halletmem 3 saatimi aldı.Sanki biraz ağırlaştım mı ne?Zaten sağ olsun miniğimde minik tekmeleri ile eşlik etti bana.

Kütüphaneden kitap aldım gene bir sürü.
Evde okunacak bir sürü kitap var ama onları dışarı çıkamayacağım karlı günler için saklıyorum.Ankara'da oturuyorum ama şehre uzak olunca ha deyip çıkamıyorsun. Böyle stok yapmakta hoşuma gidiyor.Bana kalsa evin bir odasını sırf okuduklarım, okunacaklar, bir daha okunacaklar diye düzenlenmiş bir kütüphane yapmak isterdim.

Sonra yün alışverişine başladım.Aslında el işleriyle aram pek iyi olmamıştır.Ama hamarat bir anneannenin yanında 5 yıl yaşayınca ister istemez merak salıyorsun.Bende o dönemde bir şeyler yapmaya çalışmıştım.Ama en zevk aldığım iş kanaviçe işlemek olmuştu.Hatta nişanlıyken kayınvalideme kanaviçe desenli bir yastık bile işlemiştim :) (Marifetli gelin!)

Aslında şimde de niyetim kanaviçeden birşeyler yapmaktı ama annem ve anneannem bir şey yapacaksan kullanışlı bir şey yap deyip beni örgü örmeye ikna edince, gittim bende yün aldım battaniye öreceğim oğluma.


Annem inşallah doğmadan bitirirsin diyor, ortim hevesini bakalım ne zaman alacaksın diyor, anneannem yaparsın sen diyor...bende daha durun bu bitsin patik öreceğim diyorum.Bakalım göreceğiz kimin dediği olacak?

İşte böyle günler oldukça sakin ve huzurlu geçiyor gibi gözüküyor ama bir kaç gündür içim içimi yiyor.Çünkü cumartesi doktor kontrolümüz var ve ben hiç gitmek i-s-t-e-m-i-y-o-r-u-m! Son yaşadıklarımdan sonra sanki her kontrol olumsuz olacak gibi geliyor.Ben biliyorum işte miniğimde bende iyiyiz. Annesi biraz kilo aldı doktor amcası kızacak ama onun dışında iyiyiz biz.Yani işin özü kendimi örgüydü kitaptı oyalamaya çalışıyorum. Tek istediğim sorunsuz bir şekilde şu cumartesiyi atlatmak.Yoksa ben 5 buçuk aylık göbeğimle pek mutluyum!

14 Ekim 2010

Sen varsın ya...

Hava kapalıymış...

3 gündür güneş yüzü görmemişim...

bir sürü yemek yapmışım ayaklarım şişmiş,sırtım ağrımış...

çirkin hissedermişim kendimi...

her gün bir öncekinin aynısı şeklinde geçermiş...

Deliksiz uykularım artık bir hayalmiş...


HİÇ BİRİ UMRUMDA DEĞİLMİŞ ÇÜNKÜ OĞLUM MİNİK TEKMELERİ İLE YÜZÜMÜ GÜLDÜRÜRMÜŞ!BU DA HERŞEYE DEĞERMİŞ!


08 Ekim 2010

İlk kıpırtılar...

Bu aralar yalnızım.Ortim 2 gün arayla 3 günlük yoğun bakım nöbetlerine giriyor.Evden çıkmakta istemiyorum.Sonbaharı yaşayamadan gelen kış korkuttu beni.Hasta olmak istemiyorum.Gerçi olacağı varsa olur ya.Böyle iyiyim, memnunum yanan kaloriferin sıcağında oturmaktan.

Yalnızım dedim ama bir kaç gün önce minik bir bey '' hoop yalnız değilsin anne'' deyip karnımın içinde kıpırtılar yapmaya başladı.Daha önce de birşeyler hissediyordum ama özellikle bir kaç gündür daha belirgin yaşamaya başladım.Özellikle yemek yedikten sonra ve sırtüstü yatınca sanki bir tenis topu içimde hopluyor gibi.Benim o sırada yüzüme bakan biri deli olduğumu düşünür herhalde çünkü kendi kendime gülüyorum.Henüz ortim hissedemiyor hareketlerini. ''Hadi oğlum benim büyüde biraz daha kuvvetli vur.Baban da yaşasın bu keyfi''.

Bazen düşünüyorumda herhalde erkek olsaydım çok kıskanırdım kadınları.Böyle bir duyguyu asla yaşayamayacaklar.Ama ortime sorduğumda beni kıskanmıyor musun oğlum benimle, her an içimde büyümesini hissediyorum sen uzaktan izliyorsun sadece dediğimde yoo diyor ben böyle iyiyim.Galiba bu yüzden o erkek bende kadınım.

Oğlumu hissetmeye başladıkça daha da heyecanlanıp sabırsızlanıyorum kucağıma alabilmek için ama şu anda bebeği olan bir arkadaşım bu günlerin tadını çıkar diyor.Sanırım ne demek istediğini aylar sonra anlayacağım.

İşte böyle şimdilik iyiyiz biz.Minicik canıyla evimizi dolduracak oğlumuzu beklemekteyiz ortimle.